Herkesin olduğu gibi benim de uzun bir süredir beklediğim an geldi. Güneş çıktı en sonunda bulutların arkasından ve Amsterdamlılar'ı parklara gitmek üzere yola çıkardı. Ben de yerimi aldım tabii ki. Kahvem ve kitabım ile beraber. Boğaziçi'nin çimlerinde yatmak, sıcacık güneşin altında mayışmak neymiş hatırladım tekrardan. Delft'teki barbekü partisini kıçımı kaldıramadığım için pas geçmek durumunda kaldım, insan öğlen 1'de hala pijamalarıyla yatakta kalvaltı ederken her yere yetişemiyor doğal olarak.
Bunu daha önce de yazmıştım sanırım ama tekrar tekrar keşfediyorum burada, güneş benim için olmazsa olmaz bir şeymiş. İnsana yataktan çıkmak için bir neden veriyor sanki. İki gündür elle tutulur yaptığım tek şey bisikletimin selesini (Selle Royal) değiştirmek olsa da, hiç pişman değilim. Güneş bana "Senin bişi yapmana gerek yok. Parkta keyfine bak sen, gerisini ben hallederim" diyor, ben sadece onu dinliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder