21 Şubat 2010

NL-TR hattı


Sabahları işe geldiğimde yaptığım ilk şey önce Outlook'u açmak, (gelen mailleri umursamadan) hemen sonra da Radikal gazetesini okumak. Istanbul'da da bu şekildeydi, burada da geleneği bozmuyorum. (Bu arada Hollanda ile ilgili hiç bir güncel gelişmeden haberdar olmadığımı farkettim, martta yerel seçimler varmış mesela, bir de daha yeni koalisyon hükümeti dağılmış. Şu aşamada bu taraf ilgimi çekmiyor sanırım. Ayrıca buranın gündeminin tr'ye göre çok daha sıkıcı olduğuna eminim..). Hem ayılmam için biraz daha vaktim oluyor, hem de tr'den çok uzak kalmamış oluyorum.
Tr'nin gündemini Istanbul'dayken bile takip etmek emek istiyordu, burada ise gözden kaçan bir sürü haber oluyordur eminim. Ancak bu hafta okuduğum haberler ve yaşanan gelişmeler, hem gözden kaçamayacak kadar büyük, hem de tr gibi her şeye ama her şeye aliştığımız bir yer için bile fazla uçuk. Yaşananlardan bihaber olanlar Radikal'de bugün başlamış olan yazı dizisine göz atabilirler.
Hiç bir zaman "en büyük Türkiye!" formatında biri olmadım, gurbetçi olduktan sonra da herhangi bir şey değişmedi benim tarafımda. İnsanların seçme şanslarının olmadığı bir konuda nasıl bu kadar heyecanlanabildiklerini de anlamıyorum. Gene de son yaşananlara bakınca üzülmeden edemiyorum. Hukukun bu kadar laçkalaştığı, insanların iki kutuptan birine taraf olmaya zorlandığı, açılım için Seda Sayan'a umut bağlanıldığı, 69 gündür sokakta haklarını arayanların duymazdan gelindiği ve bütün bunların bir ay sonra unutulmuş olacağı bir yerde yaşamayı kimse haketmiyor bana kalırsa. Ya da tam tersine, "canım Türkiyem" bunu hakettiği için vaziyet bu.

1 yorum: