29 Kasım 2010

bir yıl


Hollanda'daki birinci yıldönümünü El Classico ile izleyerek geçirmek... Bence hiç fena değil..

22 Kasım 2010

Anneke van Giersbergen

Anneke van Giersbergen&Agua de Annique - Melkweg@Amsterdam - 20.11.2010 - 17,5€


Müzik dinleyerek uykuya dalmanın hastasıyım. Gerçi çalışmaya başladığımdan beri kulaklıkla girmiyorum yatağa, sabah kalkmak zorunda olmak ve gün içinde işi savsaklayamamak uykudan maksimum fayda almaya itiyor beni. Öğrenciyken hiç böyle bir kaygım yoktu doğal olarak, ya zaten geç kalkıyosun ya da enerjini harcamak istediğin alanları sen seçiyosun. Neyse, lisede yatarken cd player'ımın vazgeçilmezlerinden bir tanesi The Gathering'in "Nighttime Birds" albümüydü. Albümün zaten muhteşem olan şarkılarını daha da güzelleştiren sevgili Anneke'nin vokalleriydi benim için (ve muhtemelen The Gathering seven herkes için). Eşşek kadar adam, ninni gibi Anneke'yi dinleyerek uykuya dalardım.

Bu yüzden cumartesi akşamı hissettiğim ilk şey nostalji oldu. Ortaokul/lise zamanlarım, o zamanlar hissettiklerim, vazgeçemediklerim... Sonrası ise sahnedeki sempatik, sevimli güzeli izleyerek ve dinleyerek geçirilmiş bir buçuk saat. Anneke de Hollanda'nın bağrından koptuğu için çok samimi bir hava vardı içeride, yeni aldığı kıyafetlerini nasıl bulduklarını seyirciye soracak kadar. Daha çok solo çalışmalarından çalsa da, araya üç tane de The Gathering sıkıştırıverdi. Seviyoruz seni Anneke..

Saturnine
Souvenirs

21 Kasım 2010

65daysofstatic

65daysofstatic - Sugar Factory@Amsterdam - 19.11.2010 - 15€

Geçen mart ayında 65daysofstatic gene Amsterdam'a gelmişti. Ben de grupla yeni tanışmış, hastası olmuş ve büyük bir heyecanla bilet almıştım. Konser günü evden çıkana kadar benden desteğini hiç esirgemeyen, hep yanımda olan bilet; tam o anda bana sırtını dönmeye, arkasına bile bakmadan çekip gitmeye karar verdi. Bunu konser salonunun kapısına gidene kadar farketmediğim için hüsranım sonsuz oldu doğal olarak.

65days sağolsun, bu sene içinde ikinci defa Amsterdam'ı ziyaret ettiler. Grupla tanışalı bir sene olmadı henüz ama son zamanlarda beni en heyecanlandıran ekip açık ara. Üniversite zamanlarımdan itibaren beni etkisi altına alan post rock tınılarına gönül vermiş İngiliz bir grup. Son albümleriyle beraber standart rock altyapısından uzaklaşıp, elektronik öğelerle daha oynak bir biçime dönüşmüş olmaları beni çok üzmese de, mutluluktan havaya da uçurmadı. İlk albümleri her zaman ilk göz ağrısı olacak heralde.

Aklıma takılan bir nokta, üniversiteden beri konserlere beraber gideceğim bir ekip bulamamam. Lisede aynı müzik zevkine sahip 2-3 arkadaşımla beraber giderdim bütün konserlere ama üniversite ile onlardan da koptum. Gerçi Boğaziçi'ne girdikten sonra müzik zevkimizin uyuştuğu arkadaşlarım oldu ama onlarla da konsere gitme zevkini yaşayamadım bir türlü.

I Swallowed Hard, Like I Understood
Fix The Sky A Little

18 Kasım 2010

üçüncü ve sonuncu kez


Artık oturduğum mahalleden mi, yoksa tipimden mi (umarım mahalledendir) bilmiyorum, bugün üçüncü defa benden para isteyen biriyle muhatap oldum. Dilenci demeye de pek dilim varmıyor çünkü her birinin (görünüşte) kendine has bir hikayesi var ve amaçları doğrultusunda paraya ihtiyaç duyduklarını anlatıyorlar. Dutch bilmiyorum demek de bir çözüm olmuyor çünkü hemen ingilizceye dönüyorlar. İlk denk geldiğim herif 30'lu yaşlarında, elleri yara bere içinde biriydi. Junkie olmadığından şehirde evsizlere barınak sağlayan hiç bir yerin kendisini kabul etmediğinden, önceki gün yağan yağmurda donuna kadar ıslandığından, iki gün sonra Fransa'ya üzüm bağlarında çalışmaya gideceğinden vs bahsetti ve kalacak bir yer için varsa bozuk para istedi. Bozuk param olmadığını ama marketten yeni aldığım ekmeğimi verebileceğimi söyleyince, aç olmadığını ama içecek bir şeye hayır demeyeceğini söyledi, ben de yarım litre sütümü kendisine emanet ettim. İkinci rastladığım karakterin ingilizcesi rezalet olduğu için bisikletle Almanya'ya gitmeye çalıştığını, yolda bir konsere uğrayacağını, seyahatine katkıda bulunursam çok sevineceğini çıkarabildim sadece. Bugün karşılaştığım kişi ise bir bayan, kendisi bisikletiyle istasyona giderken mavi cüzdanını yolda düşürmüş, trene binebilmek için 13 euro'ya ihtiyacı varmış, ancak düşen cüzdanından kurtarabildiği sadece 7 euro imiş. Yerse...

14 Kasım 2010

mutfak mesaisi


Uzun bir süre sonra mutfakta tüketiciden çok üretici bir gün geçirdim tekrar. Kitaplar açıldı, tarifler kovalandı.. Günün menüsü: balkabağı çorbası, domates soslu köfte, çikolatalı-fındıklı cookie. Çorbadan başlamak gerekirse tam balkabağı çorbası olmadı aslında. Markette bulabildiğim yegane turuncu kabak resimde gözüken flespompoen olduğu için flespompoen çorbası yapmış oldum ben de. Suyunu fazla koyduğum için kıvamında sıkıntı var ama tadı yerinde. Köfte tarafında daha önceden tecrübem vardı, bu yüzden önceki hatalarımdan ders çıkardım. Soğanları daha ince doğradım, köfteleri teflon tava yerine teflon tencerede kızarttım. Ha, bi de markette satılan hazır ekmek kırıntılarından kullandım (bu adamların her şeyin hazırını yapmalarını takdirle takip ediyorum). Cookie tarafında da tecrübem olmasına rağmen bunlar pek hatırlamak istemediğim türden. Bu seferki denememin sonuçlanmasına biraz daha süre var, umarım bu sefer Subway ayarında olmasa da yenebilecek kıvamda bir şeyler ortaya koyabileceğim.

11 Kasım 2010

St Martin's Day


Sağanak yağmurda sırılsıklam bir halde eve vardım. Hazır ıslandım bu kadar madem, çöpü de çıkarayım dışarı diye sokak kapısını açınca yukardaki resimdekine benzer 3 adet sarı kafayla burun buruna geldim. Ellerinde kağıttan yapılma fenerlerle.. Bir de şarkı söylemeye başlamasınlar mı, iyice mala bağladım ben. Yüzümde şapşal bir gülümsemeyle bir önümdeki kopillere bakıyorum, bir de arkadaki ebeveynlerine. Benim eblek halimi gören anne-baba takımı gülmeye başladı doğal olarak. "I have no idea what's going on here" ile derdimi anlattım, elemanlara şeker vererek herkesi mutlu edebileceğimi söylediler. Elimdeki koca çöp torbasını gördükten sonra beklentileri yükselmiş olan çocuklara Haribo, Twix, Mars ve türevlerinden sunabildim ancak. Ganimetimi üç ayrı ekibe dağıttıktan sonra, çakma halloween'imi kutlamanın rahatlığıyla eve geri döndüm. Aziz Martin gününüz kutlu olsun..