21 Haziran 2010

baştan alalım..


Herşeye alışıyorsun. Zor ya da kolay, eski ya da yeni, uzak ya da yakın farketmiyor aslında. Biraz zaman geçti mi, hiçbir şey yabancı gelmiyor sana. Bahsetmek istediğim Hollanda'da yaşamaya, uzakta olmaya alışmak değil. Tam tersine, bir haftalığına gelsen bile geride bıraktıklarına alışmak. Sanki bu cumartesi tekrar Taksim'e dansetmeye gidicem. Sanki sosis gününü kaçırmamın hiçbir önemi yok, çünkü aynı insanları cuma günü tekrar görebilicem. Sanki özlediğim arkadaşımla gene akşam yemeğinde buluşucam. Sanki cehennem sıcağında karşıya geçerken gene trafikte sıkışıp kalıcam. Bir hafta bile yetip arttı kendimi bu akışa yeniden kaptırmaya. Kendimi köpeğime benzetiyorum: Her eve geldiğinde, seni en son 2 saat ya da 6 ay önce görmüş olsun farketmez, çıkardığı seslerle bunca zamandır nerede olduğunun hesabını soruyor. Ama on dakika sonra her şey normale dönüyor, sanki hep onun yanındaydın, hiç bir yere uzaklaşmamışsın gibi.
Şu bir haftanın sonunda içimde en ağır basan duygu birşeyleri kaçırdığım hissi. Sanki ben orada olsam birşeyler farklı olabilirmiş duygusu. Elindekiyle tatmin olamamanın, kendini kandırmaya çalışmanın bir diğer adı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder